EL-FELAK SURESİ
Bu mübarek sûre "EI-FÎI" sûresinden sonra Medine-i Münevvere\'de nazil olmuştur. Be; âyet-i kerîmeyi içermektedir. Felakın Rab\'bine, yâni: Mahlûkatı tertip ve tanzîm eden kuvvetin ezeli sahibi olan Yüce Yaratıcıya sığınmayı emrettiği için kendisine böyle "Felak" sûresi adı verilmiştir. Ve böyle bir sığınmayı emrettiği için kendisine "Muavvize" sığındırıcı sûresi ismi de verilmiştir. Cenab-ı Hak\'kın Kâinatın Yaratıcısı olduğunu ve her hususta onun yegâne varlığına sığınmanın lüzumunu bildirdiği için İhlâs sûresi ile aralarında büyük bir irtibat vardır.
1. De ki: Felakın -yaratılıp meydana getirilmiş olan şeylerin-Rab\'bine sığınırım.
1. Bu mübarek sûre, ne gibi zararlı şeylerin şerrinden Kerem Sahibi Yaratıcının korunması himayesine sığınılacağını beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey Peygamberlerin en şereflisi!. Dua ve niyazda bulunarak (De ki: Felakın) yâni: Sabah vaktinin veyahut yaratılıp vücuda getirilmiş olan şeylerin (Rab\'bine) Yüce Yaratıcısına, (iltica ederim.) sığınırım.
Evet.. O âlemlerin Rabbi\'ne sığınmalıdır ki: Sabah vakitlerini meydana getirerek gecelerin karanlığını gideriyor. Yeryüzünü yararak ondan nice ürünleri meydana getiriyor, dağları parçalayarak onlardan nice gözleri, nehirleri, madenleri meydana çıkarıyor. Bulutları darmadağın ederek onlardan yağmurları yağdırıyor, validelerin rahimlerini bir infilâka uğratarak onlardan nice çocukları türetiyor. İşte bu kadar hârikaları, eserleri yaratan, istifâde alanına sunan bir Ezeli Yaratıcı\'nın, bir Kerem Sahibi M âb u d\' un koruma ve himayesine sığınmak, biz kulları için şüphe yok ki: Bir selâmet ve saadet vesilesidir.
"Avz" taze, sığınmak, ilticada bulunmak manasınadır. "Felak" da sabah vakti ve mutlaka yaratmak, yarıp vücuda getirmek demektir.
2. Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden.
2. Evet.. O Yüce Yaratıcı\'nın (Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden..) bütün insanlar ve cinlerin, bütün bu tabiat alemindeki şeylerin, zümrelerin kötü telkinlerinden, zararlı tesirlerinden emîn bir hâlde bulunmak için o Hikmet Sahibi Yaratıcı\'ya sığınmak, onun himaseyine girilmelidir.
Aslında o Hikmet Sahibi Yaratıcı\'nın her yarattığı şey, bir hikmet ve faydaya dayalıdır. Onun yaratması, asla boş yere değildir. Fakat yaratılan şeylerin bir nice fâideleri, lüzumları olduğu gibi bir kısmının da bir hikmet gereği olarak zararları vardır. Bu hâl, bu imtihan âlemin gereklerindendir. Artık bizim vazifemiz de menfaatli olan şeylerden meşru surette istifâdeye çalışmaktır. Zararlı olan şeylerden de kaçınarak Allah\'ın himayesine sığınmaktır.
3. Ve gecenin şerrinden, karanlığı çöküp ortalığı kapladığı zaman.
3. (Ve) Özellikle de ki: Gâsik\'in, yâni (gecenin) o karanlık vaktin (şerrinden karanlığı çöküp ortalığı kapladığı zaman...) her tarafı karanlık içinde bırakarak dehşet saçıcı bir vaziyet aldığı vakit âlemlerin rabbine sığınırım. Çünkü, o vaziyet; pek korkunçtur, hayat sahiplerinin bir nevi hayattan mahrum kalmaları zamanı demektir.
"Gâsik" karanlıkla karışık gece demektir.
"Vekab" de girmek ve gâib bulunmak manasınadır ve karanlığı her şeyi kaplayan şeyden ibarettir.
Şöyle de deniliyor ki: "Gâsik"den maksat, bedr hâlinde bulunan aydır. "Vekab" de ayın tutulması, kararıp kalması veya güneşten içil-; alamayarak safhasının ay nihâyetindeki üç gecede bir durgun tarzda bulunmasıdır. Sihirbazlar, çoğu kere bu zamanda büyülerini yaparlarını;.
4. Ve düğümlere üfleyen -büyücülerin şerrinden.
4. (Ve) Ey Yüce Resul!. Niye de ki: (düğümlere) İpliklere (üfleyen) sihir yapmak isteyen büyücülerin, o gibi kötü, müfsit (lerin şerrinden..) Allah-ü Teâlâ\'ya sığınırım. "Neffâsât" üfürmekte bulunan nefisler veya kadınlar demektir. "Ukad" de ukdeler yâni, düğümler manasınadır.
5. Ve haset ettiği zaman haset edenin şerrinden -Rahim olan Yaratıcıya sığınırım.-
5. (Ve) Ey Yüce Peygamber!. Şöyle de ki: (Haset ettiği zaman haset edenin şerrinden..) de merhametli Yaratıcı\'ya sığınırım.
"Hasid\'den maksat" başkasının nimetine karşı kıskanç bir vaziyet alan, o nîmetin yok olmasını arzu eden, o hususta elinden gelen zararlı çareleri sözle veya fiille başvurmak isteyen alçak tabiatlı şahıs demektir. İşte vücutları bütün insanlık âlemi için zararlı olan öyle kimselerden dâima Cenab-ı Hak\'ka sığınmalıdır. O Kerim Yaratıcı\'nın himayesine mazhar olan insanlar, o gibi zararlı şeylerden korunmuş olurlar.
Bu sûre-i celîlenin iniş sebebi hakkında deniliyor ki: "Lebid Binil\'Asam" adında bir Yahudi, Yüce Peygamberimiz hakkında onbir düğümlü bir şey üzerine bir sihir yapmış, o şeyi bir kuyunun dibindeki bir taşın altına gömmüş idi. Hz. Peygamber\'in bu yüzden rahatsız, hasta olmasını arzu ediyordu. Fakat Cibrîl-i Emîn gelmiş, bu s üre-i celîleyi getirmiş, o sihir hâdisesini haber vermişti. Resül-i Ekrem S al lal\' I âh- ü Aleyhi Vesellem de Hz. Ali ile Hz. T al ha Radiyallâh-ü T e âlâ Anhüma\'yı göndererek o sihir eserini o kuyudan çıkartmıştır. Maamafih bu hususta ki rivayetler, birer Ahad haber kabilindendir, onlar, itikad hususunda kesin bir delil olamazlar. Biz ancak şuna inanıyoruz ki: Cenab-ı Hak, Yüce Peygamberini düşmanlarının bu gibi fena süikastlerinden korumuştur. O Yüce Resulüne "sinirlenmiş" diyenleri reddetmekte ve kınamaktadır. Esasen hangi bir din düşmanı, bir sihir yapmış olabilir. Fakat Cenab-ı Hak, o sihrin tesirini gidermiş, ondan Peygamberini korumuştur. Artık O Allah Peygamberi, sihirlenmiş olmaz. Çünkü: Peygamberlerin zekiliği, gafletten korunmaları, tam bir akıl ve doğrulukla vasıflanmaları vaciptir. Artık yapılan bir sihirden dolayı Yüce Peygamber\'in aklen, fikren bir arızaya uğraması düşünülemez. İşte Peygamber Efendimizin istiaze ile, Allah-ü Teâlâ\'ya sığınmakla emredilmiş olması da onun o sayede sihirbazların sihirlerinin tesirinden korunmuş olduğuna bir delildir. Ve Cenab-ı Hak, O Yüce Peygamber\'ini koruyacağını da (Arap): (Allah seni insanlardan koruyacaktır... Mâide, 5/67) âyet-i kerîmesi ile vâ\'d buyurmuştur: Artık şüphe yok ki: O Resül-i Ekrem\'in sihirbazların sihirlerinden de himaye buyurmuştur. Onların boş yere yapmış oldukları sihirlerinden O Yüce Peygamberin haberdar olması, bir mucize mahiyetindedir ki: O gizlice yapılmış şeyleri bilip iptal ettirmiştir. Velhâsıl: Resül-i Ekrem\'in sihirden dolayı ruhen eziyet gördüğüne dair rivayetleri, güzelce araştıran müfessirler, kabul etmemektedirler. Bu hususa dair Tefsîr-i Kebirde, Essiracül\'münîr\'de, Tefsirül\'meragi\'de ve Tefsîrül\'vazih\'de güzelce açıklamalar vardır. Velhâsıl: Biz müslümanlar için lâzımdır ki: Her hususta Cenab-ı Hakk\'a sığınalım, her muvaffakiyeti ancak ondan bekleyelim, niyaz edelim.
"Allah\'a sığın, Hak\'ka sarıl, emrine ram ol"
"Mahfuz olayım dersen eğer cümle belâdan"