KÂBE
KUTSAL MEKANIMIZ " KÂBE "
Kur’an; Kâbe’nin insanlara, Allah’a ve Allah’ın birliğine inanan dinin, ithaf ettiği dünyadaki en eski mabedi olduğunu beyan etmektedir.[1] Cenabı Hak şöyle buyurmaktadır: “Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke’de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kâbe’dir.”[2]
Haccetmenin en önemli yeri Kâbe’dir. Kâbe’nin ilk inşaatı Hz. İbrahim (a.s.) tarafından yapılmıştır. Bazı rivâyet-lerde Kâbe’nin ilk olarak Hz. Âdem tarafından inşa edildiği, Hz. İbrahim’in ise Kâbe’nin ilk temelleri üzerine, yeniden binayı inşa ettiği rivâyet edilmiştir.[3]
Hz. İbrahim‘in doğup büyüdüğü yerde insanlar, putlara tapıyorlardı. Hz. İbrahim, çeşitli zamanlarda kavminin yaptığı bu davranışlarının çok kötü olduğunu, kendilerine bir fayda ve zararı olmayan bu putlara tapmanın, akıl sahiplerinin işi olamayacağını onlara hep hatırlattı. Onların bir olan Allah’a iman etmelerini, şirk ve inkarcılıktan vazgeçmelerini istedi. Kavmi, iman etmeyerek ona şiddetle karşı çıktılar,; başta en yakını olan babası Azer (bir rivâyette dayısı) putlara tapmaktan asla vazgeçmeyeceklerini tekrarlayıp durdular. Hz. İbrahim’in bu davetinden dolayı onu kınadılar. Putlara karşı oluşundan dolayı onların tanrılarını kızdırdığına ve tanrıların ona karşı gazaba geleceklerine, onu mahvedeceklerine inanıyor ve ona uyarıda bulunuyorlardı.
Hz. İbrahim, Nemrut tarafından cezalandırılmak üzere ateşe atılmış, Allah’ın emriyle ateş, İbrahim’e karşı serin olmuş, ateşin içinde güllerden çevrili, cennet misali bir bahçe oluşmuştu. Hz. İbrahim, kavmi davetine icabet etmeyince onları terk ederek, karısı Hacer ve oğlu İsmail’i yanına alıp, ata yurdundan çok uzaklara, güneye doğru, hicazda hiç kimsenin yaşamadığı, ıssız ve sessiz bir vadiye hicret etti.
Belli bir zaman sonra İbrahim (a.s.)’a Beyt-i Makdis’e doğru gitmesi emredilir. O da bu emir doğrultusunda gitmeye hazırlandığı sırada hanımı Hacer kendisini ve çocuğunu hiç kimsenin yaşamadığı, yiyecek ve içeceğin olmadığı bu mekânda, onları kime ve nasıl bırakacağını sorar. Ancak bu sorunun akabinde, İbrahim’den cevap almadan önce şâyet bu, Allah’ın bir emri ise, ondan durmadan hemen gitmesini istemiştir. Her şeye kefil ve rezzak olarak Allah yeter diyerek, bizlere tevekkülün ve teslimiyetin gönüllerdeki muazzam fetih örneğini göstermiştir.
Daha sonra, Hz. İbrahim (a.s.) Mekke’de sadece Allah’a ibadet eden bir ailenin temelini oluşturdu.
İsmail (a.s.) büyüyünce Allah, Hz. İbrahim’e insanların ibadet, zikir ve şükür edebilecekleri, namaz kılabilecekleri, namaz kılarken yönelebilecekleri bir merkez oluşturmasını emretti.[4]
Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: ”İbrahim ve İsmail Kâbe’nin temellerini yükseltiyordu. “Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur, şüphesiz ki; sen hem işitir hem bilirsin” dediler.”[5]
“İkimizi sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbelerimizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak sensin.”[6]
“Rabbimiz! İçlerinden onlara senin âyetlerini okuyan, Kitabı ve hikmeti öğreten, onları her kötülükten arıtan bir peygamber gönder. Doğrusu güçlü ve hakim olan ancak sensin.”[7]
“Kendini bilmezden başkası İbrahim’in dininden yüz çevirmez. Andolsun ki, dünyada onu seçtik, şüphesiz o âhirette de iyilerdendir.“[8]
“Rabbi ona “Teslim ol.” buyurduğunda “âlemlerin Rabbine teslim oldum.” demişti.”[9]
“İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakup da “Oğullarım! Allah dini size seçti, sizde ancak O’na teslim olmuş olarak can verin.” dedi.”[10]
Kâbe’nin inşası bittikten sonra, Allah onlara tüm necis olan ister maddî, ister manevî necaset, şirk veya küfür olsun, ondan kesinlikle uzaklaşmalarını ve Kâbe’yi bunlardan temiz tutmalarını emretti.
Allah şöyle buyurmaktadır: “Kâbe’yi insanlar için toplan-ma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim’in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi, ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için temiz tutun, diye İbrahim ve İsmail’e ahd verdik.”[11]
Kâbe insanların Allah’a ibadet etmeleri için yapılan ilk yerdir. Bununla ilgili Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke’de, dünyalar için mübarek ve doğru yolu gösteren Kâbe’dir.”[12]
“Orada apaçık deliller vardır, İbrahim’in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe’yi haccetmesi gereklidir.”[13]
Hz. İbrahim’in vefatından sonra oğlu İsmail (a.s.) babasının yolunda yürüdü. Tevhid dini, tüm şirk ve küfürden arınmıştı. Ancak İsmail (a.s.)’dan çok zaman sonra, insanlar tarafından şirk, yine bu mukaddes yerlere getirilerek, putlara tapınma yaygınlaştı. İnsanlar Kâbe’yi ziyaret edip haccedi-yorlardı. Ancak yapılan bu hac, artık İbrahimî değildi, şeytanın razı olacağı şirkle yoğrulmuş bir hac anlayışı, Araplarda hakim olmaya başlamıştı.
Şirkten temiz tutulması emredilen bu mukaddes ve bu kutlu mekânlar putlar doluydu. Bu durum, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimizin peygamber olarak gelmesine kadar devam etti. Allah, Nebisi Muhammed (s.a.s.)’i İbrahim gibi insanları şirkten ve tağuttan kurtararak, onları sadece Allah’ın birliğine ve tevhid anlayışına çağırdı. Kâbe’sini (evini) putlardan temizlemesini, küfrün bir daha oraya girmesini yasaklayarak o beldeyi yeniden haram ve emin bir bölge ilan etti.[14]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Muhammed Hamidullah, İslâm’a Giriş, s.107
[2] Al-i İmran, 3/96
[3] Muhammed Hamidullah, a.e.,a.y.
[4] Afif Abdulfettah Tabara, Ruhu’d-Dini’l-İslâmî, Beyrut,1998, s. 259
[5] Bakara, 2/127
[6] Bakara, 2/128
[7] Bakara, 2/129
[8] Bakara, 2/130
[9] Bakara, 2/131
[10] Bakara, 2/132
[11] Bakara, 2/125
[12] Al-i İmran, 3/96
[13] Al-i İmran, 3/97
[14] Hac, 22/78
Yorumlar -
Yorum Yaz