Namaz Bölümü
NAMAZ
1. Namaza Davet (Ezan)
1. Yahya b. Said anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.), cemaatin namaza toplanması için iki tahta alıp birbirine vurulmasını istemişti. O günlerde Abdullah b. Zeyd el-Ensârî (r.a.), rüyasında iki tahta görünce «bunlar Resûlullah (s.a.v.)'ın istediği tahtalara benziyor,» dedi. Kendisine: «Namaz için ezan okumaz mısınız?» denildi. Uyanınca Resûlullah (s.a.v.)'a gelip rüyasını anlattığında, Resûlullah (s.a.v.) ezan okunmasını emretti.[1]
2. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den, Resûlullah (s.a.v.):
«— Ezanı işitince müezzinin dediklerini siz de aynen söyleyin» buyurdu.[2]
3. Ebû Hüreyre (r.a.)'den, Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
«— İnsanlar ezandaki ve birinci saftaki fazileti bilselerdi, ezan okumak ve ilk safta bulunmak için kur*a çekmekten başka İmkân da olmasaydı, mutlaka kur*a çekerlerdi. Eğer namaza erken gelmenin faziletini bilselerdi erken gelmek için yarışırlardı. Yatsı ve sabah namazlarının ecir ve sevabını bilselerdi —sürünerek de olsa— onlara gelirlerdi».[3]
4. Ebû Hüreyre (r.a.)'den, Resûluîlah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Kaamet edilince koşarak namaza gelmeyin, onaağır ağır gelin, yetişebildiğiniz rekâtları imamla kılın, yetişemediğinizi kendiniz tamamlayın. Çünkü siz namaza yöneldiğiniz sürece namazda sayılırsınız «[4]
5. Abdurrahman b. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebî Sa'saa el-Ensârî babası Abdullah'tan: Ebû Said el-Hudrî (r.a.) bana şöyle söyledi: Görüyorum ki koyunu ve kın çok seviyorsun. Kırda koyunlarının yanında olduğun vakit, namaz için yüksek sesle ezan oku. Zira Resûlullah (s.a.v.)'dan işittim; şöyle buyurdu: «Müezzinin sesini işiten cin, insan ve her şey kıyamet günü ona şahitlik eder.»[5]
6. Ebû Hüreyreden Resûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğu rivayet olundu:
«— Ezan okunurken şeytan yellene yellene ezanı işite-meyeceği yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. Kaamet getirilirken yine kaçar, bitince tekrar döner. Hatta namaz kılanın kalbine kadar girip "filan şeyi hatırla, filan şeyi hatırla" diyerek ona akla gelmedik şeyleri hatırlatarak kaç rek'at kıldığını unutturacak derecede onu şaşırtır.»[6]
7. Sa'd es-Sâidî'nin oğlu Sehl der ki: îki vakitte göklerin kapıları açılır, dua edenlerin çoğunun duası kabul olunur: Ezan okunurken ve Allah'ın dini uğrunda savaşırken.[7]
îmam Malik'e:
«— Cuma günü vakit girmeden ezanı okumak caiz olur mu?» diye sorduklarında: «Hayır, güneş zevalden dönünce ezan okunur.» diye cevap verdi.
îmam Malik, ezan ve kaamette kelimelerin ikişer defa tekrarlanması ve kaamet edilince cemaatin ne zaman kalkması gerektiğini soranlara şöyle cevap verdi; «Ezan ve kaamet hakkında Medine'itlerden gördüğümden başka bir şey duymadım. Kaamette kelimeler tekrarlanmaz. Birer defa söylenir. Medine ulemasının devamlı yaptıkları budur.[8]
Kaamet edilirken kalkmaya gelince, bu hususta kesin bir şey duymadım. Burada cemaatin, kudretlerine göre hareket etmeleri kanaatindeyim. Çünkü kimisi düşkündür, yani ihtiyar, hasta veya halsizdir, Önce kalkar, kimisi de enerjiktir, yani güçlü kuvvetli ve dinçtir, sonra kalkar imama yetişir. Herkes bir olamaz ki, hepsi birden kalksın.»
îmam Malik'e sordular; «Bir yerde cemaat toplanıp farz namaz kılmak isterler. Ezan okumayıp sadece kaamet etseler kâfi midir?»
îmam Malik: «Onlara kaamet yeter. Ezan, sadece cemaatle namaz kılınan mescitlerde vacip olur.» dedi.[9]
îmam Malik'e; Müezzinin imama selam vermesi ve onu namaza çağırması ve ilk selam verilecek kimse soruldu.
îmam Malik: «îlk zamanlarda selam verildiğine dair bana bir haber ulaşmadı.» dedi.
Yahya dedi ki:
îmam Malik'e; «Bir cemaat için ezan okuyan, sonra biri gelir mi diye bekleyen, kimse gelmeyince namaza durup tek başına kılan kimse, daha sonra cemaat gelince onlarla beraber namazı tekrar kılar mı?» diye sordular.
îmam Mâlik: «Namazı iade etmez. Müezzin namazı kıldıktan sonra gelen tek başına kılar» dedi.
îmam Malik'e, «Müezzin ezan okuduktan sonra sünneti kılmaya dursa, cemaatin başka birine kaamet ettirip namazı kılmak istemesi, caiz midir?» diyenlere:
«Olabilir, müezzinin kaamet etmesiyle başkasının kaamet etmesi arasında fark yoktur,» dedi.[10]
yeterlidir.
imam Malik der ki: Sabah namazının ezanı şafaktan önce caizdir. Fakat diğer namazlarda vakit girmeden önce ezan okumak caiz değildir.[11]
8. îmam Malik'den şöyle rivayet edilir; Müezzin, Hz. Ömer'e gelerek kendisini sabah namazına çağıracaktı, uyuduğunu görünce:
«— Essalatu hayrun minennevm» (Namaz uykudan hayırlıdır) dedi. Bunu işiten Ömer (r.a.) bu sözü sabah namazı ezanına ilâve etmesini emretti.[12]
Ebu Süheyl, babası Malik'ten şöyle rivayet etti: Güvenilir kişilerden gördüğüm, her namaz vaktinde ezan okumalarıdır.
9. Îmam Malik, Nâfi'den şöyle rivayet eder: Abdullah b. Ömer Baki'de idi, ezanı işitince hızla mescide gitti.
2. Seferde Ve Abdestsiz Ezan Okumak
10. Nafî der ki: Rüzgârlı ve soğuk bir gecede Abdullah b. Ömer ezanı okuyarak:
«— Namazınızı yükünüzün yanında kılın.» diye seslendi. Daha sonra: «Resûlullah (s.a.v.), müezzine:
«— Soğuk ve yağmurlu gecelerde, namazınızı yükleri-nizin yanında kılın!» diye seslenmesini emrederdi,» dedi.[13]
11. Nafi şöyle rivayet etti: Abdullah b. Ömer (r.a.) yolculukta ı yalnız sabah namazında ezan okur ve kaamet eder, diğer vakitlerde yalnız kaamet getirirdi ve «— Ezan, cemaatle namaz kılınınca gerekir.» derdi.
12. Hişam b. Urve şöyle rivayet eder; Babam bana: «— Seferde olduğun zaman, istersen ezan okur ve kaamet edersin, istersen ezan okumaz yalnız kaamet getirirsin,» dedi.
Yahya: îraam Malik'in: «Kişinin bineğinde iken ezan okumasında bir beis yoktur» dediğini işittim» der.
13. baıd b. el-Müseyyeb den şöyle rivayet edildi: Kırda namaz kılan kimsenin sağında bir melek ve solunda bir melek onunla beraber kılarlar. Ezan okur, kaamet eder, yahut yalnız kaamet eder, namaz kılarsa arkasında dağlar kadar melekler de namaz kılar. (Sevabını kendisine bağışlarlar.)13
3. İlk Ezandan Sonra Sahurun Yenilebileceği Süre
14. Abdullah b. Umer (r.aj Kesululiah (s.a.v J in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
«— Bilâl ezanı şafaktan Önce okuyor. İbn Ümmi Mek-tum ikinci ezanı okuyuncaya kadar sahur yemeğini yiyin
ve için.»[14]
15. Salim b. Abdullah şöyle rivayet etti: Resûlullah (s.a.v.):
«— Bilâl ezanı erken okuyor. İbni Ümmi Mektum ezan okuyuncaya kadar sahur yemeğini yiyin ve için,»[15]buyurdu.
îbni Ümmi Mektum âma idi, ona: «Şafak söktü» denilmeden ezanı okumazdı.[16]
4. Namaza Başlarken Tekbir İçin Elleri Kulakların Hizasına Kaldırmak
16. Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) namaza dururken ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırırdı. Başını rukûdan kaldırınca da ellerini kaldırır ve «Semiallahu limen hamiden, rabbena lekel-hamd» derdi. Secdeye varırken ve secdeden kalkarken ellerini kaldırmazdı.[17]
17. Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyn'in (r.a.) oğlu Ali şöyle rivayet eder: Resûlullah (s.a.v.) namazda rükû ve secdeye eğilirken ve secdeden kalkarken tekbir alırdı. Allah'ın rahmetine kavuşuncaya kadar namazı hep böyle kıldı.[18]
18. Süleyman b. Yesar, ResûluHah'm (s.a.v.) tekbir alırken ellerini kaldırdığını rivayet etti.
19. Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf der ki: Ebû Hüreyre (r.a.) bize namaz kıldırır, eğilirken ve doğrulurken tekbir alırdı. Namazdan sonra:
«— Vallahi namazı, Resûlullah'ın namazına en çok benzeyen benim,» dedi.[19]
20. Salim der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) namazda eğilirken ve doğrulurken tekbir alırdı.
Nafî der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) namaza dururken ellerini omuzlarının hizasına, rukûdan doğrulurken omuzlarının biraz aşağısına kadar kaldırırdı.
21. Keysan oğlu Vehb der ki: Abdullah oğlu Câbir (r.a.) bize namazda tekbir almayı öğretir, eğilirken ve doğrulurken tekbir almamızı emrederdi.[20]
22. İmam Malik der ki: îbn Şihab: «Kişi cemaatle kılınan namazın bir rek'atma ulaşır da —îftitah tekbirine niyet ederek— bir tekbir alabilirse cemaate yetişmiş olur.»[21] dedi.
îmam Malik: «BuMkbir ile iftitah tekbirine niyet ettiği zaman olur.» dedi.
îmam Malik'e:
«— Bir adam imamla beraber namaza dursa, iftitah ve rükû tekbirlerini unutsa, bir rek'at kıldıktan sonra hatırlayıp ikinci rek'atta tekbir alsa olur mu?» diye sorulduğunda:
«— Namaza yeniden başlaması evlâdır. Eğer imamla iftitah tekbirini almayı unutur da, birinci rükûda tekbir alır ve iftitah tekbirine niyet ederse caiz olur,» dedi.
îmam Malik der ki:
«— Bir kimse kendi başına namaz kılarken iftitah tekbirini unutursa, namaza yeniden başlar.»
îmam Malik der ki: «îmam iftitah tekbirini unutur da namazı bitirinceye kadar hatırlamazsa namazı iade eder. Arkasındakiler de —tekbir almış olsalar bile— namazı iade ederler.»
5. Akşam Ve Yatsı Namazlarında Kıraat
23. Mut'im oğlu Cübeyr (r.a.): Resûlullah (s.a.v.)'ın akşam namazında «Tûr sûresini okuduğunu işittim» dedi.[22]
24. Abdullah b. Abbas (r.a.} der ki: «Vel Murselati Urfen» ({77. sure olan Murselât) sûresini okuyordum. Bunu işiten anam —Haris kızı ümmül Fadl—-
«— Oğlum! Bu sûreyi okumakla bana Resûlullah'ın akşam namazında okuduğu son işittiğim sûreyi hatırlattın!» dedi.[23]
25. Ebû Abdillah es-Sunâbihi anlatıyor:
Hz. Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında Medine'ye gittim; arkasında akşam namazım kıldım. îlk iki rekâtında Fatiha ile birer kısa sûre okudu. Üçüncü rekâtına kalkınca elbisem elbisesine
ona yaklaştım, Fatiha ile «Rabbena lâ tuziğ kulûbenâ ba'de iz he-deytenâ ve heb lenâ min ledunke rahmeten inneke entel vehhâb»[24]ayetini okuduğunu işittim.
26. Nâfi' der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) yalnız namaz kılarken (farz namazlarda) dört rekâtta da Fatiha ve Kur'andan bir sûre okurdu.[25]Bazen de farz namazların birer rekâtında iki ve üç sûre okurdu.[26]
27. Berâ b. Âzip (r.a.)'den şöyle rivayet olundu: Resûlullah (s.a.v.) ile beraber yatsı namazım kıldım, namazda Ve't-Tini sûresini okudu.
6. Kıraat İşlemi
28. Ali b. Ebî Talip (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) (erkeklere) ipek elbise giymeyi, altın yüzük takınmayı ve rükûda Kur'an okumayı yasak etti.
29. el-Beyâdi (r.a.)'den şöyle rivayet olundu: Ashaptan bazıları yüksek sesle okuyarak namaz kılıyorlardı. Yanlarına gelen Resulü Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu:
«— Namaz kılan kimse Rabbine niyaz etmekte ve Rab-binin huzurundadır. Kur'an'ı yüksek sesle okuyarak biri-birinizin huzurunu bozmayın.»[27]
30. Enes b. Mâlik (r.a.) der ki: Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın arkalarında namaz kıldım, bunların hiç biri namaza başladıklarında besmeleyi (açıktan) okumuyorlardı.[28]
31. Ebû Süheyl babası Malik'ten naklen şöyle rivayet eder: Ömer b. el-Hattab (r.a.) namaz kılarken, kıraatini Ebu Cehm’in el-Belat dakı evinin yanından işitiyorduk [29]
32. Nâfi' der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) Cehri (açıktan) okunan namazlarda, imama yetişemediği rekâtları kılarken cehri okurdu.
Rûmân oğlu Yezid der ki: Cübeyr b, Mut'im'in oğlu Nâfî'nin yanında namaz kılıyordum, biz namazda iken (kıraatta duraklayınca) bana işaret etti, ben de hatırlayamadığı yeri söyledim. [30]
7. Sabah Namazında Kıraat
33. Hişam babası Urve'den naklen der ki: Ebû Bekir (r.a.) sabah namazını kıldı, iki rekâtta da Bakara sûresini okudu.
34. Urve, Amir b. Rebia' oğlu Abdullah'ın şöyle söylediğini rivayet eder: Hz. Ömer (r.a.)'in arkasında sabah namazını kıldık, namazda ağır ağır Yusuf ve Hac sûrelerim okudu. Urve der ki: Abdullah'a:
«— O halde Ömer (r.a.) şafak atınca kalkıyordu» dedim. O da:
«— Evet,» dedi.
35. Ümeyir oğlu Fürâfisa el-Hanefi der ki: Yusuf sûresini Hz. Osman'ın sabah namazında çok çok okumasından ezberledim.
36. Nâfi' der ki: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (r.a.) seferde sabah namazında mufassa[31] sûrelerin ilk onundan okuyor, her rekâtta fatiha ile bir sûre okuyordu. .
8. Fatiha'nın Okunuşu
37. Kureyz oğlu Amirin azatlısı Ebû Said rivayet eder: Resû-lullah (s.a.v.), namaz kılan Ka'b oğlu Ubey'ye (r.a.) seslendi, namazı bitirince camiden çıkmak üzere olan Resulü Ekrem'e yetişti. Hz. Peygamber, Übey'in elini tuttu ve şöyle buyurdu:
«— Allah'ın ne Tevrat'ta, ne İncirde, ne de Kur*an'da benzerini indirmediği sûrenin önemini öğrenmeden mes-cidden çıkmamanı istiyorum.» Übey der ki:
«Bunu işitince onu öğrenmem için adımlarımı yavaşlattıktan sonra:
«—Ya Resulallah! Bana va'dettiğin sûreyi Öğret!» dedim.» Resûlullah:
«— Namaza başlayınca ne okursun?» buyurdu. Ben de: «—Elhamdü lillah'i Rabbil âlemin...» diye başlayıp Fatiha'yı sonuna kadar okudum. Bitirince, Resûlullah (s.a.v.):
•— İşte bana verilen Kur*ân-ı Azim'in en yüce sûresi budur. Bu sûre yedi ayettir» buyurdu.[32]
38. Câbir oğlu Abdullah der ki: Bir kimse namazda Fatiha okumazsa, namaz kılmamış olur. Ancak imamın arkasında kılıyorsa okumayabilir.[33]
9. Cehri (Sesli) Okunmayan Namazlarda İmamın Arkasındakileri Kıraati
39. Hişam b. Zühre'nin azadh kölesi Ebu's-Sâib der ki: Ebû Hüreyre'den,Resûlü Ekrem (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim.
«— Bir kimse namaz kılar da, namazda Fatiha okumazsa, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir, o namaz eksiktir, tamam değildir.»
Ebu's-Sâib devam ederek der ki:
«— Bunu işitince Ebû Hüreyre'ye:
<«— Ya Ebû Hüreyre! Bazen imamın arkasında kılıyorum, o zaman da Fatiha okuyacak mıyım?» deyince Ebû Hüreyre kolumu sıktı, sonra şöyle dedi:
«— Ey İranlı! O zaman da Fatiha'yı sessiz okursun. Çünkü ben Resûlullah (s.a.v.) şöyle derken işittim: «Yüce Allah buyurur; «Namazı (= mana bakımından Fatihayı) kulumla aramda ikiye paylaştırdım. Yarısı benim, yarısı kulumun-dur. Kuluma istediği verilecektir. Resulü Ekrem (s.a.v,) «(Fatiha'yı) okuyun» dedi ve şöyle devam etti: «Kul: Elham-
Allah: «Kulum bana sena etti» der. Kul: «Maliki yevmiddin» deyince, Allah: «Kulum beni övdü ve bana tazim etti» der. Kul; «İyyake natradu ve iyyâke nestaîn» deyince Allah: «Bu ayel kulumla aramdadır. Kuluma istediği verilecektir» der. Kul «İhdinassıratel müstakim. Sırâtallezine en'amte aleyhim gayri'l mağdûbi aleyhim veladdâllîn» deyince Allah: «Bu ayetler kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir.» der.[34]
40. Hişam, babası Ürve'den rivayet ederek der ki: Babam cemaatle namaz kılarken, imamın cehri (açıktan) okumadığı vakitlerde (Fatiha ve zammı sûreyi) okurdu.
41. Ebû Abdurrahman oğlu Rebia' der ki: «Muhammed oğlu Kasım, —İmamın arkasında iken, onun sesli okumadığı yerlerde— okurdu.[35]
42. Ruman oğlu Yezid der ki: «— Cübeyr oğlu Nâfi1, imamın arkasında —cehri okunmayan yerlerde— okurdu.»
İmam Mâlik der ki: «— İşittiklerim içerisinde en hoşuma gideni budur.»[36]
10. İmamın Cehri (Sesli) Okuduğu Yerlerde Arkasındakilerin Kıraati Terk Etmeleri
43. Nâfi' der ki: Abdullah b. Ömer'e (r.a.): îmama uyanlar Kur'an okur mu? diye soranlara:
«— Sizden biri imamın arkasında kıldığı vakit, imamın okuması kâfidir, yalnız kılınca okusun» diye cevap verdi.
Nâfi' der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.), imamın arkasında Kur'an okumazdı.[37]
imam Mâlik der ki: Bize göre imam cehri okumuyorsa, arkasındakiler okur. Eğer imam cehri okuyorsa, arkasındakiler kıraati terk eder.
44. Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır: Resûlullah (s.a.v.) kıraati açıktan yaptığı bir namazı kıldırdıktan sonra cemaate dönerek:
«—Namazda benimle beraber sizden Kurban okuyan oldu mu?» dedi. Cemaatten biri:
«— Ben okudum, Ya Resûlallah!» deyince:
«—Ben de neden Kur*an okurken huzursuz ediliyorum, diyordum» buyurdu. Bu ihtar üzerine ashap, Resûlullah'ın sesli okuduğu namazlarda Kur'an okumaya son verdiler.[38]
11. İmamın Arkasındakilerin «Âmin» (Allahım Kabul Eyle) Demeleri
Ebû Hüreyre Resûlullah (s.a.v.Tm şöyle dediğim rivayet etti: tîmam âmin deyince, siz de âmin deyin. Çünkü, kimin âmin demeli meleklerin «âmin» demesine rastlarsa, onun geçmiş günahları affolunur.»[39]
45. Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resulü Ekrem (s.a.v.)'in şöyle dediği rivayet olundu: «îmam (Fatiha okurken) «Gayril mağdubi aleyhim veleddâllin» deyince «âmin» deyin. Çünkü kimin âmin demesi meleklerin âmin demesine rastlarsa geçmiş günahları affolu-
nur.»[40]
46. Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resulü Ekrem'in şöyle buyurduğu rivayet edildi:
«—Sizden biri «âmin» deyince, gökte melekler de «âmîn» derler, îki «âmin» deyiş birbirine rastlayınca, kulun geçmiş günahları affolunur.»[41]
47. Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resulü Ekrem (s.a.v.)'in şöyle dediği rivayet edildi: «îmam «Semiallahu limen hamiden» (Allah kendini Öven kişiyi duyar) deyince, «Allâhümme Rabbena lekel hamd» (Allahımız! Rabbimiz! Hamd, sana aittir.) deyiniz. Kimin bu sözü meleklerinkine rastlarsa geçmiş günahları affolunur.»[42]
12. Namazda Tahiyyata Oturulunca Yapılacak İşlem
48. Abdurrahman oğlu Ali el-Muâvî der ki: Namazda çakıl taşlarıyla oynuyordum. Bunu gören Abdullah b. Ömer (r.a.):
«— (Namazda) Resûlullah'ın yaptığı gibi yap,» dedi. «— Resûlullah (s.a.v.) nasıl yapardı?» dedim
«— Resûlullah namazda tahiyyata oturunca, sağ elini sağ uyluğunun üzerine koyar, parmaklarım yumar, şehadet parmağı ile işaret eder.[43] Sol elini de sol uyluğunun üzerine koyardı,» dedi.[44]
49. Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (r.a.), Dinar oğlu Abdullah'a şunları anlattı:
«— (Namaz kılıyordum.) Yanımda da bir adam kılıyordu. Dördüncü rekâtta tahiyyata oturunca bağdaş kurdu. Namazı bitirince:
*— Niçin böyle oturdun?» deyince adam:
*—Sen de böyle yapıyorsun.» dedi. Bunun üzerine Abdullah:
k— Ben özürlüyüm. Ayaklarımdan rahatsızım,» dedi.
50. Hakîm oğlu Mugire der ki: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (r.a.) iki secdede de ayaklarının altını yere yaslayıp dizlerini bükerek oturuyordu. Namazdan sonra Mugire, niçin böyle yaptığını sorunca, Abdullah:
«— Namazda böyle oturmak sünnet değildir. Ben, ayağım rahatsız olduğu için böyle oturuyorum!» dedi.
51. Abdullah b. Ömer'in oğlu Abdullah anlatır: Babam Abdullah namazda bağdaş kurup oturuyordu. Ben de öyle yaptım. — O zaman henüz gençtim.— Babam Abdullah:
«— Öyle oturma. Namazda sünnet olan oturma, sağ ayağını dikip sol ayağın üzerine oturmaktır.» dedi. Ben de:
«— Sen bağdaş kurup oturuyorsun» deyince: «— Ayaklarım beni taşımıyor,» dedi.[45]
52. — Sa'd oğlu Yahya der ki: Muhammed oğlu Kasım bize —Tahiyyat sırasında— nasıl oturulacağını öğretti: Sağ ayağını dikti, sol ayağını yatırdı, sol uyluğunun üzerine oturdu. Ayağının üzerine oturmadı. Daha sonra;
«Böyle oturmayı bana, Hz. Ömer'in torunu Abdullah Öğretti, babası Abdullah'ın da böyle oturduğunu söyledi,» dedi.
13. Namazda Teşehhüd (Tahiyyat Okumak)-
53. Abdülkarf oğlu Abdurrahman der ki: Ömer b. el-Hattab'ı minberde cemaata teşehhüdü şöyle öğretirken işittim: «Ettehiy-yatü lillahi, ezzâkiyatü lillahi, et-tayyibâtü essalevâtu lillahi, es-selâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtühü. Esselâmü aleynâ ve alâ i'badillahissalihin. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluh.»[46]
54. Nâfî', Abdullah b. Ömer (r.a.)'in, Teşehhüdü şöyle okuduğunu rivayet etti:
«—Bismillah'i, ettehiyyatü lillahi, essalevatü lillahi, ezzâki-yatü lillahi, es-selamü alennebiyyi ve rahmetullahi ve berekâtü-hü. Es-Selâmü aleyna ve âlâ ibadillahissalihîn. Şehidtü enla ilahe, illallah, şehidtü enne Muhammeden Rasulûllah.» Bunu ilk oturmada okur, Teşehhütten sonra istediği duayı okurdu. îkinci oturuşunda yine önce «teşehhüd» okur, sonra dua eder. Teşehhüdü (^tahiyyatı) okuyup selâm vermek istediği vakit: «Esselâmü alennebiyyi ve rahmetullahi ve berekâtühü. Esselâmü aleyna ve âlâ ibadillahissalihin» der; sonra imam sağında ise ona selâm verirmiş gibi «Esselâmü aleyküm» diye sağına selâm verir, sonra da solundaki kendisine dönerek selam verirse, o da selam verirken niyyet ederek soluna selam verirdi.[47]
55-56. Kasım b. Muhammed, Resulü Ekrem (s.a.v.)'in zevcesi Âişe (r.a.)'nin, Teşehhüdü şöyle okuduğunu rivayet etti:
«Ettehiyyatü ettayyibatü essalevatü ezzakiyatü lillahi. Eşhe-dü enla ilahe illallahü vahdehu la şerike lehu, ve enne Muhammeden abduhu ve resulünü. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhu, esselâmü aleyna ve âlâ ibadillahissalihin, Esselamu aleyküm.»[48]
îmam Mâlik, îbni Şihab ve Nâfi'ye:
«— îmam bir rekât kıldıktan sonra imama uyan bir adam, ikinci ve dördüncü rekâtlarda —kendisininki birinci ve üçüncü rekât olduğu halde— imamla birlikte teşehhüd okur mu?» diye sorduğunda:
«— Evet, okur» dediler.
imam Mâlik: «—Bize göre de böyledirh dedi.[49]
14. Başını İmamdan Önce Kaldırmanın Hükmü
57. Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: «Namazda başını imamdan Önce kaldırıp indirenin alnı (kâkülü) şeytanın elindedir. (Yani başını kaldırıp ve indiren, şeytana uymuş olur.)
İmam Mâlik der ki: Rükû ve secdede imamı beklemeden kendi kendine başını kaldıran kimse hakkında: Bu konuda sünnet olan rükû ve secdeye geri dönmesidir. O halde imamı beklemez. Bu bir hatadır. Çünkü Resûlullah (s.a.vj: «İmam, kendisine uyulması için imam kılınmıştır. Mutlaka imama uyun, ona muhalefet etmeyin,» buyurmuştur.
Ebû Hüreyre der ki: «— Başını imamdan önce kaldırıp indirenin kâkülü şeytanın elindedir.»[50]
15. Dört Rekatli Namazlarda Unutarak İki Rekatte Selam Vermek
58. Ebu Hüreyre şöyle anlattı: Resûlullah (s.a.v.) (dört rekâtlı namazda) iki rekâtta selâm verdi, Zülyedeyn:
«— Ya Resûlullah! Namaz mı kısaldı, yoksa unuttun mu?» dedi. Bunun üzerine cemaate dönerek:
«—Zülyedeyn'in dediği doğru mu?» deyince:
«—Evet,» dediler. Bunun üzerine Resulü Ekrem (s.a.v.) iki rekât daha kıldıktan sonra selâm verdi, sonra tekbir alarak her zamanki secdesi gibi yahut daha uzun (sehiv için) secde yaptı, başını kaldırıp tekbir aldıktan sonra tekı^ar secde yaptı, sonra başım kaldırdı.[51]
59. Kbû Hüreyre şöyle anlattı:
Resûlullah (s.a.v.) ikindi namazını kılarken iki rekâtta selâm verdi. Bunun üzerine Zülyedeyn kalktı:
*— Ya Resûlallah! Namaz mı kısaldı, yoksa unuttun da mı iki rekâtta selâm verdin?» deyince:
«— Bunların hiç biri olmadı,» demesinin üzerine:
«— Ya Resûlallah! Mutlaka biri olmuştur,» deyince Resulü Ekrem cemaate dönerek:
«—Zülyedeyn doğru mu söyledi?» dedi. Ashab da:
*— Evet» deyince Resûlullah (s.a.v.) kalktı, kalan iki rekâtı kıldı, selâm verdikten sonra oturduğu yerde iki sehiv secdesi yaptı.[52]
60. Süleyman oğlu Ebû Bekir, bana şöyle rivayet edildi dedi:
Resûlullah (s.a.v.) gündüz namazlarından öğle yahut ikindi »nazında iki rekâtta selâm verince, Züşşimâleyn:
«— Ya Resûlallah! Namaz mı kısaldı, yoksa unuttun mu?» de-. Resulü Ekrem de:
«— Ne namaz kısaldı, ne de unuttum» deyince Züşşima-m:
«— Mutlaka bunun biri oldu, ya Resûlallah» dedi. Bunun erine Resûlullah cemaate dönerek:
«— Zülyedeyn doğru mu söylüyor?» dedi. Onlar da:
«— Evet, ya Resûlallah!» deyince Resûlullah kalan rekâtları tamamlayıp, (sehiv secdesi yaptıktan) sonra selâm verdi.[53]
61. Ebû Seleme b. Abdurrahman'dan da benzer şekilde rivayet edildi.
İmam Mâlik der ki: Namazda bir şeyin eksik yapıldığı durumlarda sehiv secdesi selâmdan önce, namazda bir ziyadenin yapıldığı durumlarda selâmdan sonra yapılır.
16. Namazı Kaç Rekat Kıldığı Hususunda Şüphelenen Kimsenin Namazını Tamamlaması
62. Yesâr oğlu Atâ, Resûlullah'ın şöyle dediğini rivayet etti:
«— Hanginiz namazda —üç mü, dört mü?— kaç rekât kıldığı hususunda şüphelenirse, bir rekât daha kılsın, oturarak selâm vermeden önce iki secde yapsın. Şayet son kıldığı beşinci rekât olursa, sehiv secdesi onu çift (yani altı rekât) yapar. Yok eğer dört rekât olmuş ise, sehiv secdesi (namazda vesvese vermek isteyen) şeytanı çatlatır.»
63. Hz. Ömer'in oğlu Abdullah derdi ki: Hanginiz namazda kaç rekât kıldığı hususunda şüphelenirse, düşünsün, kanaatinin kuvvetli olduğu şekle göre namazını kılsın. Sonra da oturuyorken iki sehiv secdesi yapsın.
64. Yesâr oğlu Atâ der ki: Amr b. As'ın oğlu Abdullah'a ve Kâbül-Ahbâr'a namazı üç rekât mı, dört rekât mı kıldığı hususunda şüphelenen kimsenin ne yapması gerektiğini sordum, ikisi de:
«— Bir rekât daha kılsın, sonra da oturuyorken iki secde daha yapsın,» dediler.
Nâfi* der ki: Abdullah b. Ömer (r.a.)'e: «Namazda unutan kimse ne yapmalı? diye sorulduğunda:
«— Zihnen araştırsın, kanaatinin kuvvetli olduğu şekle göre namazını kılsın!» diye cevap verdi.
17.Selam Vermeden Yahut İkinci Rekatta Oturmadan— Kalkmak
65. Büceyne oğlu Abdullah şunları anlattı: Resûlullah (s.a.v.) bize namaz kıldırırken iki rekât kılınca, tahiyyata oturmadan kalktı, cemaat de kalkü. Namazını bitirince selâm vermeden oturduğu yerde tekbir alarak sehiv secdesi yaptıktan sonra selâm verdi.[54]
66. Büceyne oğlu Abdullah (r.a.) der ki; «Resûlullah (s.a.v.) bize öğle namazını kıldırıyordu. îki rekât kılınca oturmadan kalktı. Namazı bitirince sehiv secdesi yaptıktan sonra selâm verdi.
îmam Mâlik, namazda sehven dört rekâtı bitirdikten sonra kalkan, kıraatten sonra rükû yapıp doğrulduktan sonra namazı bitirdiğini hatırlayan kimse hakkında dedi ki: «Secde yapmadan oturur, hatta bir secde yaptıktan sonra hatırlasa bile, ikinci secdeyi yapmaz, teşehhüdü okuyup namazı bitince oturduğu yerde selâm verdikten sonra sehiv secdesi yapar.»[55]
18. Namazda Meşgul Edici Bir Şeye Bakmak
67. Âişe (r.a.) anlatıyor: Huzeyfe oğlu Ebû Cehm (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)'a işlemeli zarif bir elbise hediye etti. O elbise ile namaz kıldı, namazı bitirince:
«— Bu elbiseyi Ebû Cehm'e geri ver, namazda gözüm nakışlarına takıldı. Neredeyse namazda huzurumu kaçıracaktı.» buyurdu.[56]
68. Urve babası Hişam'dan naklediyor: Resûluîlah (s.a.v.) iş-emeli zarif bir elbise giyindi. Daha sonra onu Ebû Cehm'e verdi, ından nakışsız, kalın kumaştan yapılmış elbise aldı. Ebû Cehm:
«— Niçin değiştirdin, Ya Resûlallah!» deyince:
«—Namazda gözüm nakışlarına takıldı buyurdu.[57]
69. Ebû Bekir oğlu Abdullah anlatır: Ebû Talha el-Ensâri bahçesinde namaz kıldığı bir sırada karşısında bir güvercin uçtu. Hayvan, şaşırmış gibi kaçacak bir yer arıyordu. Bu hal Ebû Tal-ha'nın hoşuna giderek bir süre gözüyle kuşu takip etti. Daha sonra kendine geldi ama, kaç rekât kıldığını bilemedi. Bunun üzerine Ebû Talha: «Bu bahçemde huzurum bozuldu,» diyerek, Resûlul-lah'ın yanma geldi ve:
«— Ya Resûlallah! Bahçem Allah için sadaka (vakıf) olsun, onu istediğin gibi kullan» dedi.[58]
70. Ebû Bekir oğlu Abdullah (r.a.) rivayet ederek der ki: En-sardan bir adam (Ebû Talha) Medine vadilerinden «KufF» vadisindeki bahçesinde namaz kılıyordu. Meyvelerin olgunlaştığı bir zamandı. Ağaçlar başlarını dolduran hurma salkımlarını taşıyamı-yordu. Bir ara Ebû Talha'nın gözleri ağaçlara takıldı ve meyveleri hoşuna gitti, daldı gitti. Daha sonra kendine geldi, bu sırada kaç rekât kıldığının farkında olamadı. Bunun üzerine Ebû Talha: «Bu malım huzurumu bozuyor. Beni namazda oyaladı,» dedi ve o sırada halife olan Hz. Osman (r.a.)'ın huzuruna gitti, ona durumu anlattı ve bu bahçem sadaka (vakıf) olsun. Onu hayır yerlere sarfet dedi. Hz. Osman da onu elli bin dirheme sattı. Parasını hayır yerlere harcadı. Ondan sonra o bahçeye «elli binlik» denildi.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ebu Davud, Salât, 2/28; Tirmizî, Salât, 2/25; İbn Mace, Ezan, 3/1.
[2] Buharı, Ezan, 10/7; Müslim, Salât, 4/10; Şeybanî, 91,
[3] Buharı, Ezan, 10/9; Müslim, Salât, 4/129.
[4] Buharî, Ezan, 10/21; Müslim, Mesacid, 5/151-155.
[5] Buharî, Ezan, 10/5.
[6] Buharî, Ezan, 10/4; Müslim, Salât, 4/19.
[7] İbn Abdilber der ki: Bu hadis, Muvatta ravilerine göre mevkuftur, böyle bir görüş, re'y ile söylenmez. Pekçok yolla rivayet edilir: Ebu Hazım-Sehl b. Sa'd-Rasulullah.
[8] îmam Malik hazretlerinin mezhebi, daha ziyade Medine'lilerin amellerine ve onlardan rivayet edilen hadislere dayanır. Onlar -bazı hadislerde olduğu gibi- ezanda kelimeleri ikişer defa, kaamette birer defa söylerler. Yalnız «-Kad kaametissalah»ı, iki defa söylerler, imam Malik ve îmam Şafiî bunu kabul etmişlerdir.
Ebû Hanife ve Hanefi imamları ise şu hadis-i şerife dayanarak, -ezanda olduğu gibi- kaamette de kelimelerin ikişer defa söylenmesi gerektiği hükmüne varmışlardır: Resûlullah (s.a.v.): «... ve kaamet on yedi kelimedir.... kaamet: Allahu ekber Allahu ekber, Allahu ekber Allahu ekber. Eşhedu enlâ ilahe illallah, eşhedu enla ilahe illallah. Eşhedu enne Muhammeden resulul-lah, eşhedu enne Muhammeden resûlullah. Hayye alessalah, hayye alessa-lah. Hayye alelfelah, hayye alelfelah. Kad kaametissalah, kad kaametissalah. Allahu ekber Allahu ekber. Lâ ilahe illallah. (Ebû Dâvud, c.l s. 137, Hadis No: 502).
[9] Hanefi imamlarına göre namaz nerede kılınırsa kılınsın ezan okumak sünnettir, hatta kaza namazları dahi olsa. Yalnız kaza namazı bir vakitten fazla kılınmak istenirse bir defa ezan okunur, diğer vakitler için kaamet getirmek yeterlidir. îmam Malik'in yukarıda ezan hakkındaki *-Vâcib» tabiri *- Sünnet-i Müek-kede» manasınadır ve bütün imamlara göre ezan sünnettir, yalnız Hanbeli mezhebinde, şehir ve kasabalarda ezan farz-ı kifayedir. Bir camide okununca diğer camilerden farziyeti düşer, o camilerde ezan okunması sünnet olur.
[10] Mecburiyet ve zaruret yoksa ezanı okuyanın kaamet etmesi efdaldir. Hz. Peygamber (s.a.v-): «- Ezam kim okursa, kaametâ o etsin,» buyurur. (Ebu Da-vud.c.1, s. 116-126)
[11] Mâliki, Şafiî ve Hanbeli mezheplerinde şafaktan önce ezan okumak caizdir. Fakat sabah namazı şafaktan sonra kılınır. Hanefîlerde caiz değildir, caiz diyenler şafaktan sonra iadesi sünnettir, derler. İmam Ahmed ise, «Sadece Ramazanda tekrar edilir, diğer zamanlarda şafaktan önce okunan ezan kâfidir,» der. Şu hadis-i şerifler de Hanefi imamlarının görüşlerini teyit etmektedir: «Bir sabah ezanım Bilâl-i Habeşi (r.a.) şafaktan önce okur, bunu gören Hz. Peygamber (s,a.v.) Bİlâl'e:
«- Ezan okuduğun yere git yüksek sesle: «Uykunun tesiri altında Bilâl şafaktan önce okudu» diye seslen.» buyurdu. (Ebû Davud c.l, s.116-126) Burada Hz. Peygamber'in ezanın şafaktan önce okunmasına razı olmadığı anlaşılıyor. Yine Hz. Ömer'in hilafeti zamanında Mezruk adında bir müezzin ezanı şafaktan önce okuyunca Hz. Ömer şafaktan sonra ezanı tekrar etmesini emreder. (Ebû Davud c.l, s.116-126)
Gerçi bazan Bilâl-i Habeşi şafaktan önce ezan okuyordu, bu sabah namazı için değil müslümanlarl teheccüd namazına kaldırmak içindi. Böyle günlerde şafaktan sonra ikinci defa ezan okunuyordu. Bugün de Kabe'de ve
Ravza-i Mutahhara'da aynen tatbik edilmektedir. rıı/~c«...u—; m
[12] (11/a) şeybani 91.
[13] Buharî, Ezan, 10/8; Müslim, Salâtu'l-Musafirin, 6/22, 23.
[14] Buharı, Savm, 30/17; Müslim, Savm, 13/36-38.
[15] Biîâl-i Habeşi (r.a.) bazen ezanı -müsîümanları teheccüd namazına veya sahura kaldırmak için- şafaktan önce okuyordu. Resûlullah'm ikinci müezzini ve hakkında -Abese- sûresinin ilk ayetleri nazil olan âmâ Abdullah b. Ümmi Mektum cemaatin işareti ile şafak atınca ikinci ezanı okuyordu. Resulü Ekrem (s.a.v.) bu ezana kadar, yani şafak atıncaya kadar sahuru yemelerini söylemiştir.
[16] İbn Abdilber der ki: "Birinci isnadın mevsul olduğu konusunda İmam Ma-lik'e muhalefet edilmemiştir."
Bu hadisi ise, Yahya ve pekçok ravi, mürsel olarak rivayet eder. Ka'nebî, bunu babasından mevsul olarak nakleder.
[17] Buharı, Ezan, 10/83; Müslim,. Salât, 4/21-22. Ayrıca bkz. Şeybanî, 99.
Dört mezhep imamından yalnız İmam Şafiî bu hadise dayanarak rükûa varırken ve rukûdan kalkarken elleri kaldırmanın sünnet olduğunu söyler. Hanefî, Mâliki ve Hanbeli imamları «yedi yerden başka yerde el kaldırılmaz...» hadisine dayanarak yalnız namaza dururken elleri kaldırmanın sünnet olduğunu söylerler. O yedi yer: Namaza dururken, vitir namazında kunut duasından Önce, bayram tekbirlerinde dört yerde ve hacdadır.
[18] Şeybanî, 102.
[19] Buharî, Ezan, 10/115; Müslim, Salât, 4/27. Ayrıca bkz. Şeybanî, 103.
[20] Şeybanî, 102.
[21] Ebu Davud, Salât, 2/115.
Bu durum, şöyle olabilir: Cemaat son tahiyyata oturduktan sonra yeni gelen kimse imam selâm vermeden iftitah tekbiri niyeti ile bir tekbir almışsa cemaate yetişmiş ve cemaat sevabını almış olur.
[22] Buharı, Ezan, 10/99; Müslim, Salât, 4/174.
[23] Buharî, Ezan, 10/98; Müslim, Salât, 4/173.
[24] Âl-i îmran sûresi, 8. âyet-i kerimenin meali:
«- Rabbimiz! Bizi doğru yola yönelttikten sonra kalplerimizi bâtıla kaydırma, katından bize rahmet bağışla, şüphesiz sen sonsuz bağışta bulunansın.» Akşam namazının son rekâtında Fatihadan sonra sûre okunmaz. Hz. Ebû Bekir yukanki ayeti dua kasdıyla okumuş olsa gerek.
[25] Farz namazların dört rekâtında da zammı sûre okunmasına İmam Malik ve diğer imamlar karşıdırlar. Dört rek'atlı farzların son İki rekâtında ve akşam namazının üçüncü rekâtında Fatihadan başka bir şey okunmasını mekruh görmüşlerdir. Buhâri ve Müslim'deki -Ebû Katâde (r.a.)'den rivayet edilen- şu hadise dayanarak mekruh görmüşlerdir. «Resûlullah s.a.v.) öğle namazının ilk iki rekâtında Fatiha ve birer sûre, son iki rekâtında yalnız Fatiha okurdu.»
[26] Şeybanî, 133.
[27] Müslim, Libas ve'z-Zîne, 37/29.
[28] Bu hadis, Ebu Said el-Hudrî'den gelmiştir: Ebu Davud, Salât, 5/25.
[29] el-Belât: Medine'de Mescid-i Nebevi ile çarşı arasındaki bir yerin ismidir.
[30] Namaz kıldıran îmam kıraatta yanılır, yahut duraklarsa, aynı namazı kılan cemaatten biri imamın yanıldığı yeri söyler. Aynı namazı kılmayan başka bîri söyleyemez.
[31] Mufassal sûreler: Ayetleri yüzden az olup, aralarındaki besmeleli fasılalar çok olan kısa sûrelerdir. Hucuratve daha sonraki sûreler gibi.
[32] Buharı (Tefsir, 65/1), bunun benzerini, Ebu Saîd el-Muallâ'dan tahric eder. Ubey daha önce Fatiha sûresini biliyordu. Resulü Ekrem'in ona öğretmek istediği, bu sûrenin şeref ve faziletidir. Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da benzerinin olmayışı hususunda İbni Abdil- berderki:
«- Benzerinin olmayışı, bu sürede büyük manalar toplanması dır. Zira bu sûrede Allah'a hamdü sena vardır. Gerçek övmek ve övülmek Allah'a mahsustur. Çünkü bütün hayırlar ondandır. Bu sûrede Allah'ı azamî derecede tazim vardır. Bütün âlemlerin rabbi olduğu, Rahman ve Rahim olduğu, dünya ve ahirette tek mülk ve söz sahibinin Allah olduğu, bütün ibadetlerin ona mahsus bulunduğu, tek sığınılacak varlığın O olduğu bildirilmiştir. Aynı zamanda bu sûrede dua vardır. Allah'tan hidayet istenmekte, dalâletten Allah'a sığınılmaktadır. Dua ise ibadetin kapısıdır.
[33] Burada namazda Fatiha okumanın vacip olduğu, imamla kılınan namazda vacip olmadığı bildirilmektedir. Hanefî mezhebinde de böyledir.
[34] Müslim, Salât, 4/38. Ayrıca bkz. Şeybanî, 114
[35] Şeybanî, 118
[36] Namazda Fatiha'nın okunması hakkında imamların görüşü şöyledir:
a) Ebû Hanife'ye göre sünnet ve nafile namazların bütün rekatlarında, farzların ilk iki rekâtlarında Fatiha okumak vaciptir. Cemaatle kılınan namaz ne olursa olsun, imam cehri (sesli) okusun, hafi (gizli) okusun, cemaatin fatiha okuması tahrimen mekruhtur.
b) tmam Şafiî'ye göre, bütün namazlarda ve farzların bütün rekâtlarında, ister yalnız kılsın, ister imam olsun, ister imama uysun, imamın kıraati cehri olsun, hafi olsun Fatihanın okunması farzdır.
c) İmam Mâlik'e göre, imam cehri okuyorsa cemaatin Fatiha okuması mekruh, gizli okuyorsa menduptur Hanbelilere göre, imama uyanların Fatiha ohri namazlarda mekruh, hafi okunan yerlerde mustahaptır.
Şeybanî,112,115.
[38] Nesaî, îftitah, 11/28, Ayrıca bkz. Şeybanî, 111.
Bu hadiste, bilhassa imamın sesli okuduğu namazlarda cemaatin okumaması gerektiği açıktır.
[39] Şeybanî,135.
însan iyi niyetle ibadet yaparsa, melekler de ibadetine katılırlar, ecir ve sevabını ibadet yapan İnsanlara bağışlarlar. Cehri okunan namazlarda imam Fatiha'yi okuyup «âmin» (^Allah'ım ibadetimi kabul eyle) deyince, «Man melekler de «âmîn» derler. Bu sırada cemaat deamin deyince ,ğeçmişgünahları affolunur.
[40] Buhari ,Ezan,10/113.Müslim,Salat, 4/76.
[41] Buharı, Ezan, 10/112; Müslim, Salât, 4/75
[42] M Buharı, Ezan, 10/125; Müslim, Salât, 4/71.
[43] Bâcî der ki: Tahiyyatta şehadet parmağıyla işaret, vesvese veren şeytana firsat vermemek, namazda huzuru sağlamaktır. Bazıları da: Burada işaretin manası, Tevhittir.» derler.
[44] Müslim, Mesâcid, 5/116. Ayrıca bkz. Şeybanî, 144.
[45] Buharı," Ezan, 10/145.
[46] Bu hadisi, Şafiî, er-Risale (738) rivayet eder. Dipnotta şöyle denir: Zeylaî, Nasbu'r-Râye'de (1/422), "Bu, sahih bir isnaddır." der. Aynca bkz. Şeybanî, 146. «Ettehiyyatü»: Tehiyye'nin çoğuludur. Selâm, bekaa ve ebediyyet, azamet, bütün âfet ve noksanlardan uzak olmak, saltanat manalarına gelir. Hep bunlar Allah'a mahsus demektir. «Salavat» Beş vakit, yahut bütün namazlar, dua ibadet ve rahmet manaları nadir. «ZâkiyâU: İnsanı manen temizleyip sevap kazandıran salih amellerdir. Bunlar da sırf Allah için yapılır demektir. «Ettayyibât» Güzel sözler, Allah'ın zatına ve sıfatına yakışır övgüler demektir. Bunlar da sırf Allah için, Allah'ın rızasını kazanmak için yapılır. Bu teşehhüdün anlamı şöyledir:
"Azamet, Allah'a mahsustur. Güzel işler, Allah içindir. Övgüler ve namazlar Alîah içindir. Sana selâm, rahmet ve bereket dileriz, ey Peygamber. Bize ve iyi kullara da selâm olsun. Allah'tan başka tanrı olmadığına tanıklık ederim. Muhammedin, Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederim."
[47] Şeybanî, 147.
[48] Zurbanî el-îstizkâr'dan nakleder: Malik'in Ömer, oğlu ve Aişe'den rivayet ettiği, Merfu hükmündedir. Çünkü, bilindiği üzere böylesi, re'y ile söylenmez.
imam Ebû Hanife'ye ve Hanefi imamlarına göre teşehhüd (~ Tahiyyat) hakkında rivayet olunan hadislerin en sahihi, namazda okuduğumuz, ilmihal kitaplarımızda yazılı ve bütün Hanefi fıkıh kitaplarında mevcut olan ve Hz. Peygamber'in elini tutarak Abdullah b. Mes'ud'a öğrettiği, o da Alkame'nin elini tutarak Öğrettiği, o da İbrahim en-Nehaî'nin elini tutarak öğrettiği, o da Hammad'ın elini tutarak öğrettiği, Hammad da Ebü Hani-fe'nin elini tutarak Öğrettiği şu teşehhüddür. *Ettehiyyati lillahi vessale-vatu vettayyibatu. Esselâmü aleyke eyyuhannebiyyi ve rahmetullahi ve berekâtühü. Esselâmü aleyna ve âlâ ibadillahissalihin. Eşhedü enlâ ilahe illallah, ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh.» (Muhtar Şerhi İhtiyar, c.l, s.51)
Dört rekatlı farzların, öğle namazının ilk sünnetinin, Cuma namazının ilk ve son sünnetlerinin kadei ûlâsında (=ilk oturmada) yukarıdaki teşehhüd-den başka bir şey okunmaz.
[49] Bkz. Şeybanî, 145.
[50] Hadis, Ebu Hureyre'den rivayet edilir: Buhari, Ezan, 10/74; Müslim, Salât,
[51] Buharı, Sehv, 22/4; Müslim, Mesâcid, 5/97.
[52] Müslim, Mesâcid, 5/99.
[53] îbn Abdilber der ki: Bütün raviler hadisi, Malik'ten mürsel olarak rivayet etmiştir. Müslim (Mesacid, 5/88), Ebu Said eI-Hudri"den mevsul olarak rivayet eder.
[54] Buharî, Sehv, 22/10; Müslim, Mesâcid, 5/85.
[55] Buharî, Sehv, 22/1; Müslim, Mesâcid, 5/87.
[56] Buharî, Salât, 8/14; Müslim, Mesâcid, 5/62.
[57] İbn Abdilber der ki: Bütün raviler Malik'ten mürsel olarak rivayet etmiştir.
[58] tbn Abdilber der ki: Bundan başka bir yolla bu hadisin rivayet edildiğini bilmiyorum, munkatı bir hadistir.