Recep - Şaban - Ramazan
ÜÇ
AYLAR (Recep -Şaban - Ramazan)
Mübarek
aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Yüce Allah’ın
rahmet ve mağfireti, bu gecelerde mü’minler üzerine yağmur gibi yağar.
Dinî
hayatımızda "Üç Aylar'' olarak bilinen feyizli ve bereketli maneviyat mevsimine
bir defa daha girmek üzereyiz.
13 Haziran Pazar günü Üç
Ayların ilki olan Recep Ayının birinci günü, bu ayın ilk Cuma gecesi olan 17
Haziran 2010 Perşembe akşamı da "Regaib Kandili'' dir.
Üç aylar, kamerî aylardan Recep,
Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu mübarek aylardan birincisi Recep'in manevî
değerine, Kur'an-ı Kerim’de ve Sevgili Peygamberimizin
hadis-i şeriflerinde işaret
buyrulmuştur.
Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır. “Allah’ın gökleri ve yeri
yönettiği günkü yazısına göre ayların sayısı onikidir.
Bunlardan dördü haram aylarıdır.
Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık
etmeyin...”(1)
Bu
ayet-i kerimede işaret edilen haram ayların Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep
ayları olduğunu Hz. Peygamber şu hadisleriyle açıklamışlardır:
“Muhakkak zaman Allah'ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Bunlardan dördü
haram aylardır. Bunlardan üçü peşpeşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de
Cemaziyel-ahir ile Şaban ayları arasında olan Mudar Kabilesinin
ayı Recep'tir”(2) Ayrıca Peygamberimiz üç aylar hakkında şöyle buyururlar:
“Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır”(3) Bu
ayların başlangıcında Hz. Peygamber’in şöyle dua ettiği de rivayetler arasında
yer almaktadır.
“Ey Allah’ım Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a
kavuştur.”(4) Recep Ayı, gerek İslam’dan önce gerekse İslam’dan sonra mukaddes
bilinen bir aydır.
İslam dini gelmeden önce, bu ay
girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak
yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. İslam geldikten sonra da, bu aya
olan hürmet devam ettirildi. Bu ay Regaib ve Mirac gibi mübarek geceler ve ilâhî
tecellilerle şereflendirildi. Ülkemizde de yukarıdaki beyanlar
ışığında, asırlardır bir “Üç Aylar” geleneği oluşmuş; “Ramazana hazırlık” Recep
ayının gelmesiyle başlar hale gelmiştir. Bu mübarek aylar içerisinde ogle
feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Yüce Allah’ın rahmet ve mağfireti, bu
gecelerde mü’minler üzerine yağmur gibi yağar. Recep ayının ilk Cuma gecesi olan
Regaib Kandili, Allah Teâlâ’nın kullarına bol bol bağışta bulunduğu, az
ibadetlerine karşılık çok sevap verdiği bir rağbet gecesidir. Regaib gecesi duaların kabul
edileceği ve isteyen kullarına Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ve ikramını bol bol
vereceği bir gecedir. Regaib Kandili, Recep ayının 27.
gecesindeki Mirac
ve Şaban ayının 15. gecesindeki Berat kandillerini, Ramazan ayını, Kadir
Gecesini, Ramazan ve Kurban Bayramlarını müjdeleyen mübarek bir gecedir.
Recep ayı
içerisinde bulunan bir başka mübarek gece de Mirac gecesidir. Mirac gecesi,
Allah Teâlâ’nın, sevgili kulu ve rasûlü Hz. Muhammed (s.a.s.)’i ; Mekke’deki Mescid-i Haram’dan,
Kudüs’teki Mescid-i Aksa'ya götürdüğü(5) ve oradan da göklerin derinliklerine
yükselttiği gecedir. Mirac gecesi, Yüce Allah’ın, Peygamberimiz’e büyük hakikatlerin
ilâhî sırlarını gösterdiği , vasıtaları kaldırarak ilâhî vahye muhatap kıldığı,
kendi ayatını ve kainatın sırlarını seyrettirdiği, mü’minlere beş vakit namazın farz
kılındığı ve biz müslümanlar için de ilâhî lütuflarla dolu olan feyizli bir
gecedir. Üç ayların ikincisi olan Şaban ayı ve onun 15. gecesindeki Berat Kandili de
Mü’minlerce kutsal sayılmış , bu gecenin , diğer gecelerden farklı bir şekilde
geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibadet edilmesi adet halini almıştır. Bu gece
hakkında Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. “Allah Teâlâ,
Şaban’ın 15. gecesi, -rahmetiyle- dünya semasında tecelli eder ve Kelb Kabilesi
koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar.”(6) “Şaban ayının
ortasında (Berat gecesinde) gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz,
Allah o gece ,
güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, yok mu
benden af isteyen, onu affedeyim; yok mu benden rızık isteyen ona rızık
vereyim; yok mu bir
musibete uğrayan, ona afiyet vereyim; yok mu şöyle, yok mu böyle!, der”(7) Bir
kısım alimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksa’dan , Mekke’deki Kabe
istikametine çevrilmesinin (8), Hİcret’in ikinci yılında Berat Gecesi’nde vukû
bulduğunu kabul etmeleri de bu geceye ayrı bir önem kazandırmıştır. Bu
rivayetlerle, Hz. Peygamber'in Şaban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci
gecesine ayrı bir önem vererek, onu ihya ettiğine dair diğer rivayetleri
gözönüne alan İslam alimleri, bu geceyi ibadetle geçirmenin sevaba vesile
olacağını
söylemişlerdir.(9) Üç Ayların sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir
Gecesi’nin ise dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı
faziletlerle dolu bir
aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün
anlamıyla Kur’an ayıdır. Ramazan’ın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura
ve mutluluğa kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye
başlamasından(10), bin aydan yani seksen küsur yıllık bir ömürden daha hayırlı
olan Kadir Gecesi'nin(11) bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, İslam’ın beş
esasından biri olan Oruç, bu aya tahsis edilmiştir.(12) Ramazan ayının, günahkar
kullar için, yeniden kendine gelme, canlanıp ayağa kalkma ve şeytanın vurduğu prangayı koparma
fırsatı verdiğini de Hz. Peygamber şöyle belirtir: "Ramazan ayı gelince, cennet
kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapanır ve
şeytanlar zincire vurulur.”(13) Böylece Ramazan ayı, diğer aylar içerisinde bir
başka aydır, sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı
ve kazanacağı yeni
boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal iIişkilerimizin
daha güzel hüviyet kazanacağı bir zaman dilimidir. Ramazan ayının, özellikle
Müslüman Türk
toplumunun dinî hayatında müstesna bir yeri vardır. Türkler, Ramazan’ı yılda bir
defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder ve hazırlıklarını buna göre
yaparlar. Her yıl
Ramazan ayı yaklaşırken neşe, hareket ve bir canlılık görülür. Toplum
geleneğimizin canlı ve dipdiri bir tezahürü olarak Ramazan; yıllık takvimimiz
içinde hatırı
sayılır bir ağırlığa sahiptir. Ramazan; aylar içinde sultanlıkla taltif edilen
bir payenin sahibi olarak, kandillerle karşılanıp, bayramlarla uğurlanır. İftar,
sahur ve teravih gibi ibadet neşvesinin ötesinde manalar taşıyan merasimleriyle de sultan
olmanın ayrıcalıklarını yaşar. Daha kendisi gelmeden önce, kandilleri gönderip;
sonra kendileri teşrif eden sultan ay Ramazan, sosyal iklimde meydana getirdiği değişiklik ve
yumuşamayla da istisnai bir imtiyaza sahiptir. Üç Aylar diye adlandırılan Recep,
Şaban ve Ramazan ayları Yüce Allah’ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman
dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı, dökülen pişmanlık
gözyaşlarının günahları silip yokettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu
kadar, şeytanî özelliklere de sahip, günah işlemeye müsait olan insanın,
günahlarından temizlenmesi için Üç Aylar bir fırsattır. Kısaca Üç Aylar,
günahlardan arınma,
sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, Cuma Namazına
koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini çoğaltanlar, tevbe ile Allah’a yaklaşanlar... gibi manevî
kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç aylar. İnsanoğlu, yaşadığı
günlerde farklılıklar olmazsa belli alışkanlıklarıyla hayatını
sürdürür.
Fakat
alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırlarsa kendine bir çeki
düzen verir. İşte idrak edeceğimiz üç aylar ve bu aylar içerisinde bulunan
mübarek geceler, mü’minin hayatındaki mutad gün ve geceler arasında, fazlasıyla sevap
kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Unutulmamalıdır ki, insan bu dünyada nasıl
yaşamışsa, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır.
Götürdükleri iyi ise sevinip mutlu olacak; kötü ise pişmanlık duyarak mahcub
olacaktır.
Ancak bu mahcubiyetin orada
faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: "Ey
iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın;
Allah'tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdardır.''(14) Önümüzdeki
üç ay içerisinde gündelik hayatın tek düzeliğinden ve sıradanlığından
bizleri alıp, kendi
hususi atmosferine götüren bu güzel ve özel günleri ardarda yaşayacağız. Güzel
ülkemizin insanları, kandil, Ramazan ve Bayram gibi bu hususi zamanları,
sosyal barışın ve
sükunetin bir vesilesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp
uğurlayacak, kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak
öğreneceklerdir. Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübarek
Üç Aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi
düşünmemiz; Yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi de güçlendirmemiz için
son derece değerli fırsatlardır.
İşte
mübarek Üç Aylar, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün
insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan
dönmemize, gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki
çekişmeleri, tefrika ve ihtilafları, şahsî menfaat hesaplarını, basit düşünce farklılıklarını
bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden
ısrarla istediği , barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine,
insanî ve ahlakî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.
------
1- Tevbe, 36.
2- Buhârî, Tefsir, Sûre, 8,9,
Bed'ûl-Halk, 2, Megazi, 77, Edâhî, 5, Tevhid, 24; Müslim, Kasâme, 29; Ebu Davûd,
Menâsik, 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. l, s. 37, 73.
3- Aclûnî, Keşfü’I-Hafâ, c. l, s.
423, Hadis No:1358.
4- Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. l, s. 259; KeşfüI-Hafâ, c. l, s.186, Hadis
No: 554.
5- Bkz.
İsra, 1.
6-
Tİrmİzi, Savm, 39; İbn-i Mâce, İkâme, 191, Hadis No:1388.
7- İbn-i Mâce, İkâme, 191, Hadis
No: 1388.
8-
Bakara, 144.
9-
T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, “Berat Gecesi” Maddesi, c. 5, s. 475-476.
1O- Bakara, 185.
11- Kadir, 3.
12- Bakara, 185.
13- Buhârî, Savm,
5; Müslim, Sıyam, 1-2.
14- Haşr, 18.
Diyanet Dergisi
Yorumlar -
Yorum Yaz