ANADOLU’NUN
FETHİNDE
İSLÂM
ÂLİM VE MUTASAVVIFLARININ ROLLERİ
Hasan Hikmet BİLGİN
Bilindiği
gibi Türkler,
Türkler
islamiyetin yayılması konusunda büyük hizmetler yapmışlardır. Anadolu’ da
Müslümanları sık sık saldırılarıyla rahatsız eden Bizanslılara karşı durmuşlar,
onları Anadolu’ dan söküp atmışlardır.
Malazgirt
savaşından önce birçok Türk beyinin, Anadolu içlerine kadar akınlar yaptıkları,
1071 Malazgirt savaşından sonra ise bir sel gibi, Anadolulun her köşesine
yayıldıkları tarihlerin genel kabulüdür.
İlhanlıların
sıkıştırması ile Anadolu’ ya göç etmek durumunda kalan meveraünnehr, harezm, Horasan, Azerbaycan ve errah kökenli
olarak gördüğümüz Türk unsurlarının arasında bulunan alperenler, gazi yanı Rum,
abdal anı Rum, ahi yanı Rum, baci yanı Rum diye denilen grupların içinde yer
alan maneviyat büyüklerinin Anadolu’ nun fethinde olduğu kadar, Türkmenler
arasındaki özel konum ve nüfusları sebebiyle Anadolu beylerinin ilgi ve
iltifatlarına mazhar olmuşlardır.
Horasan
illeri denilen o dönemde birer ilim merkezi durumunda olan Semerkant, Buhara,
Taşkent gibi şehirlerde yetişen Yusuf Hemedani, Ahmet Yesevi, Muhammet Buhari
gibi âlim ve mutasavvıfların talebeleri olan adı geçen bu zatlar, Anadolu da
yerleşim yerlerine, boş arazilere ZAVİYE denilen merkezler açarak gelen giden
yolculara karşılıksız olarak yemek, içmek ve yatmak gibi ihtiyaçlarını
giderirlerdi. Üzerinde bulundukları araziyi tarıma ve yerleşime uygun hale
getirirlerdi.
Ahilik
denilen esnaf teşkilatı, fütüvvet adı verilen gençlerin eğitimleri ile ilgili
teşkilatı, Alperen denilen askerlik teşkilatı, baci yanı Rum denilen kadınlar
yardımlaşma teşkilatı gibi teşkilatların kurulmasına öncülük ederlerdi.
Bu
teşkilatlar vasıtasıyla İslam Rum ayrımı yapmaksızın fakir halkın elinden
tutarlardı. Bu iyilik ve yardımseverlik karşısında Rum halkı hızla
İslamlaşırdı. Bu zatlar savaşlara katılırlar, düşman içine sızarlar fethe zemin
hazırlarlardı. Gençlerin kültürlü, sanat sahibi, askerliğe hazır, millet ve
vatanını seven topluma faydalı birer fert olarak yetişmelerine özen
gösterirlerdi.
Kısaca
adı geçen zatlar, Anadolu’ nun fethinde, Türkleşme ve İslamlaşmasında büyük rol
almışlardır. Bu zaviyelerde sevgiyi, saygıyı, güzel ahlaklı olmayı
öğretmişlerdir. Mevlâna, yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Velî, Şeyh Edebali gibi âlim
ve mutasavvıfları yetiştirmişler, Ebussuud efendi, İbni kemal, Akşemseddin gibi
âlimlerin yetişmesine öncülük etmişlerdir.
Saruhan beyleri de zaviyelerin halk
eğitimi ve kültürü üzerindeki yerini takdir ettikleri için, zaviyelerin
yaşaması için özel vakıflar kurmuşlardır.
XIII üncü yüzyılın ikinci yarısında
Türkmen denilen Müslüman oğuz aşiretlerinin kitleler halinde Anadolu’ ya göç
etmeleri oldu. Mesela Denizli yöresine 200.000 çadırlık, Kütahya Afyonkarahisar
arasına 30.000 çadırlık, Kastamonu çevresine de 100.000 çadırlık aşiret
gelmişti.
Denizli
yöresinden artan aşiretler Saruhan bölgesine geldi. Saruhan Bey arazinin
genişliğine göre, yirmi, otuz ve kırk çadırlık gruplar halinde aşiretleri
yerleştirdi. Her çadır grubunun başına adı geçen zatlardan birini tayin etti.
Ona halkın dini ihtiyaçlarını karşılamak ve gelen giden misafirlere bakmak
görevini verdi.
Aşiretler
dağınık olarak konuşlandıkları için, bu zatların kabirleride dağınık olarak
bulunmaktadır. Anadolumuzun hemen hemen her köşesinde, her tepesinde bu zatlara
ait türbe ve mezarlar bulunmaktadır.
Bu güzel vatanımızı bizlere bırakan
kahraman kumandan ve şehitlerimizi velilerimizi unutmayalım. Birer Fatiha
gönderelim. Unutmayalım kabirlerden bir şey istenmez. Yalnız Allah’tan istenir.
O zatları birer vesile biliriz.
UNUTMAYALIM
GEÇMİŞİNİ BİLEMEYEN; GELECEĞİNİ KORUYAMAZ.
KAYNAKLAR; Manisa
valiliği tarafından C.B.Ü.’ ne hazırlattırılan Saruhanoğulları tarihi ve Fuat
Köprülü’ nün ilk mutasavvıflar kitabı.