MİRAÇ KANDİLİ Mi’raç, Sevgili Peygamberimizin en büyük mucizelerinden biridir, bir gece içinde Mekke’den Kudüs’e, oradan da aşkın bir âleme doğru yaptığı mukaddes ve manevî bir yolculuktur. Bu yolculuğun özet şekli Kur’ân-ı Kerîm’de, ayrıntısı ise sahih hadislerde anlatılır. Birçok ilâhî sırrı, hikmet ve bereketi bünyesinde barındıran bu kutsal gece hakkında, İsrâ sûresinin ilk âyetinde şöyle buyrulur: “Kendisine âyetlerinden bir kısmını göstermek üzere kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiği Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir”[1].
Miraç; yükselme, yücelme, yukarı çıkma demektir.(2) İsra ve Miraç, hicretden bir buçuk yıl kadar önce vuku bulmuştur. Peygamberimiz(sas), bir gece Kabe’nin çevresinde iken Cebrail(as) gelmiş, O’nu Burak adlı –bizce mahiyeti bilinmeyen- bir vasıtaya bindirerek önce Kudüs’deki Mescid-i Aksa’ya götürmüş, oradan da göklere yükseltmiş, ‘Sidretü’l- Münteha’ denilen en üst makama ulaştırmıştır. Hz. Peygamber(sas) bu makamı da geçerek Cenab-ı Hakkın huzuruna ermiştir.
Miraç olayında fiziki şartlar, zaman ve mekan mefhumu kaldırılmış, ilim ve fennin ötesinde, insan irade ve kudretinin üzerinde, insanı ve insanlığı aciz bırakan bir mucize gerçekleşmiştir. Mucizeler; tabiat kanunlarının dışında cereyan eden harikulade olaylardır. Bu sebeple onları akli ölçüler içinde değerlendirmek doğru olmaz.
Mi’raç olayının en önemli sonuçlarından biri, İslâm'ın beş temel esasından biri olan, müminin miracı sayılan beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Namaz, dinin direği [3], imanın en belirgin işareti [4], amellerin en faziletlisi ve Allah’a en sevimli olanıdır [5]. Namaz, kalbin nuru, gönüllerin safası, takvâ ehlinin göz aydınlığıdır; müminin günde beş defa Rabbiyle buluşmasıdır. Bu sebeple, her mümin namaza başladığında, namazın kendisinin mi’racı olduğunu, dolayısıyla Yüce Allah'ın huzurunda bulunduğunu bilmeli, namazdan ayrıldıktan sonra da bunun şuuru ve sorumluluğu ile hareket etmelidir.
“Allah’a şirk koşmayan mü’minlerin cennete girecekleri”(6) müjdesi de bu gece Peygamberimiz(sas)’e bildirilmiştir. Bir diğer miraç hediyesi ise, Bakara suresinin “Amenerrasulu” diye başlayan son iki ayetidir.
Mi’raç Gecesi, duygu ve düşüncelerimizi arındırmamız, ilâhî rahmeti kazanacak işler yapmamız, dua ve niyazda bulunmamız için bir vesiledir. Kulluk şuurumuzu tazeleyen, günah ve kusurlarımızı daha iyi görmemizi sağlayan, bu geceyi iyi değerlendirmeliyiz. Bakışımızı, kendimize, iç dünyamıza çevirmeliyiz. “Hâsibû kable en tühâsebû; hesap zamanında hesaba çekilmeden önce, şimdiden kendinizi hesaba çekin” şeklindeki kutlu öğüde uyarak yaptıklarımızı gözden geçirmeliyiz. Bu suretle hatalarımızı görüp tövbe etmeliyiz.
Tövbe en değerli ibadetlerden biridir. Çünkü tövbe öncelikle –eskilerin deyimiyle- “ma’rifetü’n-nefs”tir; yani kulun kendini, kendi hatalarını bilmesidir. İkinci olarak tövbe “ma’rifetullah”tır; yani kulun, Hakkı, Rabbini bilmesidir. Bu bilgi ve imandan dolayıdır ki kul tövbe ile Rabbine yönelir. Hiç kimseye açamadığı günah sırlarını O’na açar; kurtuluş için O’nun inâyetini ve affını diler. Nihayet tövbe bir arınmadır. Önce günahlardan nedamet duyarak kalbimizi arındırırız; sonra da kötü işleri bırakarak amellerimizi, hayatımızı arındırırız. Onun için “Günahtan tövbe eden kişi hiç günah işlememiş gibi olur” buyrulmuştur.
Miraç gecesi ulvi bir gecedir. Bu noktada bize düşen görev, Rabbimizin biz kullarına karşı çok merhametli olduğu bilinci ve ne kadar çok olursa olsun günahlarımızın affedilebileceği ümidi ile Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmaktır. Bundan dolayı bu geceyi ibadetle geçirmeliyiz. Kalbimizi İsra ve Miraç mucizesinin ilahi nuruyla aydınlatarak gönlümüzde bu gecenin kandillerini yakmalıyız.
Manevi hayatın ihmaliyle daralan kalplere, bunalan ruhlara huzur getirmesi dileğiyle Miraç kandilimiz Mübarek olsun … |
131 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |