ZEKÂT -"Namazı hakkıyla kılın, zekâtı verin ve resule itaat edin ki esirgenesiniz."(Nûr 56) Nûr Suresi 56. Ayet; "Namazı hakkıyla kılın, zekâtı verin ve resule itaat edin ki esirgenesiniz."
Zekât vermek farzdır. Peygamberimizin hicretlerinin ikinci yılında, oruçtan önce farz kılınmıştır. İslâm'ın şartlarından birini teşkil etmektedir. Belli miktarda bulunan nakid paraların ve ticaret mallarının üzerinden bir yıl geçince, zekâtlarını geciktirmeden hemen vermek gerekir.
Zekâtın aşikâre verilmesi daha faziletlidir. Çünkü bu şekilde verilmesi, başkalarına bir örnek olur ve teşvîk yerine geçer. Kendisi hakkında, zekât vermiyor diye, kötü bir zannı da kaldırmış olur. Zekât bir farz olduğu için, bunun yerine getirilmesinde gösteriş olmaz. Nafile olarak verilen sadakalarda ise, durum böyle değildir. Bunların gizli verilmesi ve gösteriş yapılmasına engel olunması daha faziletlidir.
Zekâtın Teşriî Hikmeti İşte zekât sayesinde mallar korunmuş oluyor. Sadakalar da, maddî ve manevî hastalıklar için birer ilâç yerine geçiyor.
Zekâtın Farz Olmasının Şartları 2) Zekât verecek kimse, temel ihtiyaçlarından ve borçlarından başka nisab miktarı veya daha fazla bir mala sahib bulunmalıdır. Bu miktar malı bulunmayana zekât farz olmaz. 3) Zekâtı verilmesi gereken mal, gerçekten veya hüküm bakımından artıcı bulunmalıdır. Böyle olmayan mallardan zekât gerekmez. Nisab miktarından fazla olması hükmü değiştirmez. Hüküm itibariyle artış da, çoğalmaya ve artmaya elverişli bulunan ve sahibinin veya vekilinin elinde olan altın ve gümüşteki geçerliliktir. Altın ve gümüşün maddeleri ile ihtiyaçlar giderilemez. Bunlar ticarette kullanılmak ve malların değiştirilmesinde vasıta olmak yolu ile ihtiyaçları karşılar. Bu yönü ile bunlar, yaratılış bakımından artmaya ve ticarete mahsustur. Onun için elde bulunan altın ve gümüş paralar, külçeler ve süs eşyaları, kendileriyle ticarete niyet edilmese veya bunlar nafakaya ve ev satın alınmasına harcanmak üzere saklansa bile, nisab miktarına ulaşınca zekâta tâbi olurlar. 4) Zekâtın gereği için, tam bir mülkiyet bulunmalıdır. Bir malın mülkiyetiyle beraber onun elde de bulunması gerekir. Onun için bir kadın mehrini eline geçirmedikçe, onun zekâtı ile yükümlü olmaz. Çünkü o mehre (nikâh bedeline) malik ise de, onu eline geçirmiş değildir. Yine, elinde rehin mal bulunan bir kimseye, rehinden dolayı zekât gerekmez. Çünkü rehin, bir borç karşılığıdır. Bunda malikinin ele geçirip sahib olma hakkı yoktur. 5) Zekât gerekmesi için, bir mal üzerinden tam bir yıl geçmiş bulunmalıdır. Buna "Havl-i havelân" denir. Çünkü bu zaman içinde artış ve çoğalma gerçekleşir, döllenme ve üreme olur. Mevsimlerin değişmesiyle ihtiyaçlar ve fiyatlar değişir. Şöyle ki: En az nisab miktarında olmak şartı ile artmaya elverişli bir mal üzerinden tam bir kamerî yıl geçip son bulmadıkça ona zekât gerekmez. Nisab miktarı hem senenin başında, hem de sonunda bulunmalıdır. Bu miktarın sene ortasında azalması, zekâtın verilmesine engel olmaz. Aksine olarak sene içinde artan mal da, sene sonunda diğer mal ile beraber zekâta tâbi olur. |
473 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |