Teşrik" Arap dilinde etleri doğrayıp kurutmak demektir. Vaktiyle bayramın birinci günü Mina'da kesilen kurbanların etleri, bayramın 2., 3. ve 4. günlerinde güneşte kurumaya bırakılırdı. Bu sebeple bu üç güne et kurutma günleri anlamında "eyyam-ı teşrik / teşrik günleri" denilmiştir.
"Tekbir" ise Allah'ı ululamak, yüceltmek demektir. Kurban bayramının arefe günü (9 zilhicce) sabah namazından başlayarak bayramın 4. gününe ikindi namazına kadar (13 zilhicce) ikindi namazı dahil farz namazlardan sonra
toplam 23 defa
"Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd"
cümlesini söylemeye "teşrik tekbiri" denir.
İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bu tekbirlerin söylenmesi kadın-erkek her Müslümana vaciptir.
ebh, hayvanın boğazına bıçak vurup boğazlamak ve damarlarını kesmek demektir. Boğazlanmış veya boğazlanacak hayvana da "Zebiha" denir.
Tezkiye de, boğazlamak anlamında olup dinimizde iki türlüdür:
Birisi hakîki ve ihtiyarî tezkiyedir. Bu da bir hayvanı usulü üzere keskin bir aletle boğazlamaktır. Diğeri de, hükmî ıztırarî tezkiyedir. Bu da, bir avın aldığı yaradan ibarettir. Bir av, şartlarına uygun olarak bu yaradan ölürse, boğazlanmış sayılır.
42- Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup damarlarını kesmeye "Nahr" denir. Deveyi, zebh etmek (çenesinin altından kesmek) mekruhtur.
Kurbanlar, bayram namazı kılınan şehir gibi yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra bayram namazı kılınmayan yerlerde ise bayram gününün fecrinden sonra kesilir. İlk vakti budur. Kurbanı geceleyin kesmek tenzihen mekruhtur.
(İmam Şafiî'ye göre, kurbanlar bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar kesilebilir.
Kurban Yüce Allah'ın rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel hayvandır. Kurban bayramı günlerinde (ilk üç günde) böyle Allah rızası için kesilen kurbana (Udhiyye), bunu kesmeğe de "tazhiye" denilir. Kurban kesme yükümlülüğü için, İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göre, akıl ve buluğ şart değildir. Bundan dolayı zengin olan bir çocuğun veya bir delinin malından bunların velisi kurban keser. Bu çocuk veya bu mecnun o kurbanın etinden yer. Geri kalan kısmı da, elbise gibi aynından faydalanacakları bir şeyle değiştirilir.
Fakat İmam Muhammed'e göre, kurban yükümlülüğü için akıl ve büluğ şarttır. (İmam Malik ile İmam Şafiî'ye göre, kurban vacib değil, müekked bir sünnettir.)
Mehmet Efendi 1882 yılında, Yuntdağı’ nın Asmacık köyünde dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Sultan, babasının adı İbrahim'dir. Dünyaya geldiğinde ayaklarının doğuştan içe doğru bükük olduğu görülür. Bu duruma çok üzülen annesi Sultan Hanımı, babası teselli eder, “Benim oğlum ileride çok büyük adam olacak”, der.
İlim tahsil etmek maksadıyla yola çıkan kimse için Rasulullah (a.s) Efendimiz buyuruyor ki:
"İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır." (Tirmizi, İlim2; İbn-ü Mace, Mukaddime17) Mehmet Efendi, Kadınhanı'ndaki tahsili sırasında bazı sıkıntılar yaşamıştır. Mesela kendi ifadesi ile öğrendiğimize göre, yokluk yıllarında uzun süre yağsız bulgur aşı yemiş, kuru üzüm ile ekmek yediğini de ifade etmiştir.