Hz. Peygamber’in doğum, hicret ve vefatının rebîülevvel ayında ve pazartesi gününde olması
bazı araştırmacılarca, rebîülevvel ayının Araplar’da bolluk ve bereket ayı sayılması ve eski medeniyetlerde pazartesi gününün ayın yaratıldığı gün kabul edilmesiyle irtibatlandırılarak İslâm’da ibadet vakitlerinin belirlenmesi bakımından ayın önemli bir yeri olduğu, hilâlin müslümanlar için sembolik bir anlam taşıdığı ve bunun evrenle insanın kaderi arasındaki ilişkiye işaret ettiği ifade edilmiştir
Hz. Muhammed (s.a.s.) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu. Arapların takvim başı olarak kullandıkları “Fil Vak’ası”, Peygamberimiz (s.a.s.)’in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.
Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:
“Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O’nu hayırla yâdetsinler…” cevâbını verdi.
Annesi de “Ahmed” dedi. (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk’ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir
VEDA HUTBESİ
Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi\'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitabetti.
Bismillahirrahmanirrahim
"Hamd Allah\'a mahsustur. O\'na hamdeder, O\'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah\'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi, ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O\'nun kulu ve Rasûlüdür. "
Ey Nâs!
Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha berâber olamayacağım.
İnsanlar!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmus ve şerefiniz de öylece mukaddestir; her türlü tecâvüzden masûndur.
Allah’a kul, Resûlü’ne ümmet, tabi ol Müştaki’ ye,
Sözünü dinle, öğüdünü tut, konuşmaz “O” boş yere,
Yarın sancağı altında müridanıyla yürü, koş Habibine,
Havz-u Kevser’ den birlikte iç, eriş rızâ-i ilahiye…
Hakkı’ı zikret, Rasül’e salavat getir, her an her yerde,
Ancak bir Kâmil-i Mürşid’le ulaşırsın sonsuz şefaate,
Müştak’in buyurur; her gün okursan Delâilü’l Hayrât,
Ümmetî diyen Nebîne elbet kavuşursun Hocanla birlikle…
Aşûre gününde meydana gelen diğer tarihi olaylar Aşûre günü adı verilen 10 Muharrem gününde meydana geldiği rivayet edilen diğer bazı önemli olayları da kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
a. Rivayete göre, Hz. Nuh’un gemisi Tufandan kurtulup, Cûdî dağına Aşûre günü oturmuştur. Bilindiği üzere, Hz.Nuh, Allah’ın emri üzerine kendine inananları yaptığı bir gemiye bindirmiş, tufan gerçekleşince, inanmayanlar suda boğularak helak olmuşlardı. (Hûd, 25-43)
b. Hz. Ademin tövbesinin kabul edilmesi,
c. Hz. İbrahim’in, Nemrut’un ateşinden kurtulması,
d. Hz. Yakub’un oğlu Yusuf’a kavuşması,
e. Hz. Musa ve İsrail oğullarının Firavunun zulmünden kurtulmaları, 10 Muharrem (Aşûre) günü gerçekleştiği rivayet edilen olaylar arasındadır.
İSLAM TARİHİNDE 10 MUHARREM